3 Kasım 2014 Pazartesi

Çatı İzolasyonu Verimli Isıtma Sistemi Demektir

İzolasyon konusu tüm evlerde ön planda olan bir konudur. İyi bir ev sadece iç dizaynı ile değil dış cephesinin de gerektiği gibi dizayn edilmesine göre belirlenir. Bu yüzden bunların başında çatı izolasyonu gelir.

Çatı izolasyonları bir ev için hem ses hem de ısı yalıtımı için önemlidir. Bunun yanı sıra karşılaşılabilecek su basmaları içinde önemlidir. Şimdi biraz çatı yalıtımı konusunda fikirler sunup, bu yalıtım sonrasında verimli bir ısıtma sisteminin nasıl kurulabileceğinden bahsedelim.

Çatı İzolasyonu

Çatı izolasyonu binaları olası aşırı yağmurdan, nemden ve güneşten korumak için yapılan bir izolasyondur. Bu malzemeler suya, neme ve güneşe dayanıklı malzemeler olmakla birlikte kaliteli olmalıdır.
Çatı izolasyonlarında en büyük problem yapılacak izolasyonun yeteri kadar iyi olmaması. Bu nedenle uzun süre gidebilecek bir malzeme ne yazık ki kısa süre dayanıyor. Kısa sürelerde sürekli izolasyon yapmak da maddi açıdan sorunlar ortaya çıkarıyor.

İzolasyonun temel amacı güneş, nem ve yağmurdan korumak olduğu gibi nem problemi ciddi bir problem olduğu için malzeme seçiminde dikkat edilmelidir. Yağmur içinse özel kapatıcı malzemeler kullanılarak yağmur suyunun binaya sızması önlenir. Güneşten koruma konusuna gelince aslında izolasyon sonrasında kullanılabilecek paneller yardımı ile güneş ışınları faydaya dönüşebilir.

Verimli Isıtma Sistemi

Çatıya yapılan izolasyondan sonra dış etkenlerden tam anlamıyla korunma sağlanmış oluyor. Ancak çatıların işlevi bununla bitmiyor. Gelişen teknoloji ve artan enerji ihtiyacı bize güneş panellerini sunuyor. Güneş panelleri almış olduğu güneş ısısını dönüştürerek kullanılabilir bir enerji haline getiriyor. Bu dönüştürülen enerji bir binanın ciddi miktardaki enerji ihtiyacını karşılayabilmektedir.

Değişen doğal sistem ve bilinçsizlikten dolayı doğanın bozulmasını gözardı etmemek gerekiyor. Bu sebeple binalar üzerine kuracağımız güneş panelleri hem daha az enerji kullanmaması sağlayacak hem de cebimizde paramızın kalmasını. 

Markanızı Dijital Dünya ile Güçlendirin

Markalar ve markalaşmak isteyen küçük şirketler için en etkili kaynak dijital mecralar. Hedef kitleye direkt olarak ulaşmayı sağlayan bu alanları kullanırken dikkatli olmak gerek. Sosyal medya rezil de eder, vezir de!

Son yıllarda, markaların pazarlama faaliyetlerinde başvurduğu en etkili kaynakların başında dijital mecralar yer alıyor. Bu mecralarla, markalar ürün ve hizmetlerini doğrudan hedef kitlesine tanıtabiliyor. Doğru uygulanan sosyal medya kampanyaları, arama motoru optimizasyonu (SEO), iyi hazırlanmış kurumsal web sitesi ve içerikler sayesinde, kısa sürede milyonlarca kişinin dikkatini çekmek mümkün. Bütün bunları gerçekleştirmek için ise binlerce lira harcamanız gerekmiyor. Düşük bütçeler ödeyerek, hedef kitlenize ve istediğiniz şehre odaklı olarak etkili bir kampanya düzenleyerek hitap ettiğiniz kitlelerin ilgisini üzerinize çekebilirsiniz. Kampanyanıza olan ilgiyi takip ederek, gerektiğinde bütçeyi artırabilir veya kampanyanızı durdurabilirsiniz.

Peki, Sosyal medyada neler yapabilirsiniz?

Facebook hesabınız üzerinde yapacağınız kampanya ile kişileri, web sitenize ve Facebook sayfanıza yönlendirebilirsiniz. Bu sayede, takipçi sayınız artacağından olumlu bir algı oluşturur.  Ayrıca, web sitenizin ziyaretçi sayısı da artacağından arama motorlarında zamanla daha üst sıralarda yer alabilirsiniz.
Google AdWords ile arama motorlarında markanızı öne çıkarabilirsiniz. Burada, kurallara uygun olarak düzenleyeceğiniz kampanyaları yayınlayarak hedef kitlenizi web sitenize çekebilirsiniz.
Twitter üzerinden hashtag’ler oluşturarak takipçi sayılarınızı ve marka bilinirliğinizi artırabilirsiniz.
Bloggerlar aracılığıyla yapılacak haberlerle markanızın bilinirliğini artırabilirsiniz. Faaliyet alanlarınıza en iyi hitap ettiğiniz blogları belirleyip inceleyerek işe başlayabilirsiniz. Sonrasında bloggerlar ile iş birliğinde olabilirsiniz.

Dikkatli olmak önemli

Sosyal medya, markanızın beğenilmesini sağladığı gibi negatif izlenim oluşmasına da sebep olabilir. Orada, markanız hakkında negatif yazılar da yazılabilir. Bu gibi yazıların üstesinden başarılı bir şekilde gelebilecek bilgi ve yeteneğinizin olması sizin için avantaj olacaktır. Reklam ve kampanyalarınızın durdurulmaması için kurallarını iyi bilmeniz gerekiyor. Doğru bütçe yönetimiyle, hedeflenen kitleye en etkili şekilde ulaşmanız için hesaplarınızı sizin için yöneten çok sayıda ajans var. Markanızın imajını ve bütçenizi riske etmemek için bu ajanslardan destek almanızı öneriyoruz. Böylece, riske girmeden daha etkili ve hızlı çözümler alabilirsiniz.

Yeni Maceralara Yelken Açın

Günlük hayatta yapmak zorunda olduğunuz şeyler bir süre sonra rutin olmaya başlayabiliyor. İş, aile, okul gibi belli saatlerinizi kapsayan durumlar ne yazık ki gün içinde başka uğraşlara vakit ayırmaya imkân sunmuyor. Bu başka uğraşlar ise aslında hayatınıza renk katıp olumlu yönde gelişmenizi sağlayabiliyor. O nedenle, hayatınızda yeni aktivitelere ve yeni maceralara yer açın.

Hayatınızda, belli başlı alışkanlıklardan ve zorunluluklardan dolayı yapmak zorunda olduğunuz işler olabiliyor. Bunlarla uğraşırken, farklı aktiviteleri düşünecek ve planlayacak vaktiniz olmayabiliyor.  İşte bu noktada hayatınız standart hale geliyor. Bu standart yaşam, bir yerden sonra rutine dönüşerek artık sıkıcı bir noktaya ulaşıyor. Ancak unutmamak gerekiyor ki; bir insan eğer isterse bu rutin hayattan geri kalan vakitlerinde ilgi alanına özel uğraşlara yoğunlaşabilir. Evet, hobiler ve sosyal aktiviler tam da bu noktada devreye girerek sizin yaşamınıza renk katabilir.

Macera Uzaklarda Değil

Günlük yoğun tempoda ve rutin hayatta bulduğumuz bir boşluk, çoğunlukla dinlenerek geçiyor. Evde, kısa bir tatilde ya da trafikte geçen bu boşlukları aslında daha makul değerlendirmek elbette mümkün. Artık hayatınıza yeni renkler, yeni heyecanlar katma vakti gelmedi mi sizce de? Kendinizi neden bir hafta sonu ya da bir tatilde, denizlere atıp dinlenmek yerine daha hareketli ve adrenalin içeren etkinliklere yönlendirmiyorsunuz? Her şey sizin elinizde. Bir kere de olsa denemeye değecektir.

İçinizdeki Enerjiyi Bırakın

Rutin hayattan sıkıldıysanız ve bir macera arıyorsanız çözüm sizsiniz. Bulduğunuz ilk fırsatta kendinizi doğanın kollarına bırakabilirsiniz. Hayatınızda yapmadığınız adrenalin dolu aktiviteler, boş zamanlarınızı dinlenmek yerine keyif alacağınız etkinliklerle geçirmeniz gerektiğini size gösterecektir. Bu macera ve adrenalin dolu seçenekleri ise bulmak hiç de zor gözükmüyor. İşte o anlarda yapabileceğiniz birkaç adrenalin ve macera dolu aktiviteyi sizler için seçtik:

- Dağcılık: Adrenalin ve macera dolu sporlar arasında en özgürlükçü olanı denilebilir. Kilometrelerce yüksekliği, doğayı ve tırmanmayı seven bir ekiple tırmanıyorsanız, işte bu hayatınıza katacağınız büyük bir macera olacaktır. Çeşitli mini eğitimler sonrasında başlayabileceğiz bu aktivite, sizi doğanın kollarına bırakarak yaşadığınız yere zirveden bakmanızı sağlayabilir.

- Paraşüt: Gün içinde işinizin başındayken, aklınızdan birçok hayal geçiyor olabilir. Ancak kendinizi eve geldiğinizde yorgun ve enerjisiz buluyor olabilirsiniz. Fakat, o küçük tatilinizde paraşütle atlamayı hiç düşünmüş müydünüz? Bir kuştan farksız bir şekilde, doğaya meydan okurcasına kendinizi metrelerce yükseklikten bırakarak, sonsuz bir adrenalin yaşamanız paraşütle mümkün olabilir.

- Sualtı: Denize genellikle tatillerde serinleme amacıyla giriliyor. Güney sahillerimiz bu konuda başı çekiyor. Ancak serinlemek için girdiğiniz bu denizin derinliklerinde neler var, hiç merak ettiniz mi? Binlerce canlıyı içinde bulunduran bu derin sulara dalmak ve orayı keşfetmek hayatınız boyunca yapacağınız en güzel aktivitelerden biri olabilir. Belki de kalıcı bir tutku haline dönüşebilir. Neden olmasın?

Düşünüldüğünde, tatil zamanları ya da boş vakitlerde aslında zamanınızı oldukça dolu ve eğlenceli geçirmeniz mümkün gözüküyor. Size önerimiz rutin hayatınıza uçarak, tırmanarak, dalarak yeni maceralar katın.

Konsantrasyonunuzu Artırmaya Yardımcı 5 Kolay Yöntem

Günlük hayatın yarattığı stres, yoğunluk, kalabalık ve bunun gibi etkenlerden dolayı insan zihni yoruluyor. Bu yorulmalar da konsantrasyon eksikliğine yol açıyor. Bununla başa çıkmanız için size uygulaması kolay 5 öneri sunuyoruz. 

Günlük hayatta sürekli olarak stres, yoğunluk ve yorgunluk içinde olabilirsiniz. Bu da konsantrasyon eksikliğine neden olarak, zaman zaman yanlış veya eksik işler yapmanıza yol açabiliyor. Konsantrasyonu artırmak için sizlere uygulaması kolay 5 yöntem sunuyoruz. Bunları; düzenli uyku, dengeli beslenme, telefonunuzdan uzak durma, yüksek sesten kaçınma ve düzenli beyin egzersizleri yapma olarak sıralayabiliriz. Tüm bu yöntemleri, siz OlduBuIs.Net okurları için derledik.

Düzenli Uyku

Hayatınızda bir düzen ve dikkat istiyorsanız, uykunuzu düzene sokmakla başlayabilirsiniz. Günlük bir bireyin ortalama 6 – 8 saat uyuması gerektiği uzmanlar tarafından söylense de ne yazık ki yoğun hayattan dolayı buna fırsat bulunamayabiliyor. Geç biten mesailer, televizyon ya da bilgisayar başında geçen zamanlar, uzayan okullar, sınavlar gibi birçok etken uykuyu engelleyebiliyor. Ancak hem iş hayatı, hem eğitim hayatı hem de sosyal hayatta konsantrasyonu artırmak için ilk yapılması gereken uykuyu düzene sokmaktır. Düzenli olarak, akşam belli bir saatte yatıp sabahları da belli bir saatte kalkmak, hem vücudu bir dengeye sokar hem de gece vücudun biyolojik hareketleri gerektiği şekilde işleyebilir. Günümüzde, sizi uykudan uzaklaştıran birçok etken olsa da uykuyu düzene sokmak konsantrasyonunuz için çok etkili olacaktır.

Dengeli Beslenme

Vücut sağlığınızı korumak ve dikkatinizi artırmak için diğer önemli bir etken de dengeli beslenme. Bu noktada, kahvaltıları düzenli ve besleyici olarak yapmak çok önemli. Günlük beslenme düzeni; gün içinde kaybedilen vitamin, mineral ve bunun gibi vücut için önemli olan unsurları geri kazanacak şekilde oluşturulmalıdır. Dengeli beslenilerek her şeyin kararında alınması, hem tüm vücudunuzun sağlığı hem de algılarınız için oldukça faydalı olacaktır.

Telefonunuzu Uzak Tutun

Teknoloji herkesin hayatına inanılmaz kolaylık sağlıyor. Bu kolaylıklar sayesinde vakit kazanılabiliyor. İşler kolay bir şekilde halledilebiliyor. Fakat telefona bağımlı olmak ise teknolojinin getirdiği en olumsuz özelliklerden biri olarak görülüyor. Bir iş yaparken gözünüzün istemsiz bir şekilde telefona kayması kaçınılmaz oluyor. Herhangi bir sosyal medya bildirimi, mesaj ya da bunun gibi iletiler aklınızı işinize yoğunlaştırmanızı engelleyebiliyor. Bunun önüne geçebilmek için telefonunuzu çalışırken uzak bir noktada bırakmak işe yarayabilir. Bu şekilde aklınızı telefona vermeden, yapılan işe tam anlamıyla yoğunlaşmak mümkün olabilir.

Yüksek Sesten Kaçınmak

Herhangi bir çalışma üzerindeyseniz, kendinizi o işe vermeniz gerekir. Kaliteli ve gerektiği gibi iş yapmak için bu önemlidir. Ancak hemen hemen her yerde duyduğunuz yüksek sesli müzikler, konuşmalar, kafeler, caddeler olduğu sürece bu biraz zor olabilir. Eğer işinizi gerektiği gibi yapmak istiyorsanız kendinizi yüksek sesli ortamlardan sakınmanız gerekecektir. Aklınızdan geçen cümlelere, bir anda etraftan gelen yüksek seslerin karışması yapacağınız doğru bir işi tam tersine çevirebilir.

Beyin Egzersizleri

Dikkat için gereken başka önemli bir yöntem ise beyin egzersizleri. Günlük olarak belli yollarla beyninizi çalıştırmak konsantrasyon açısından son derece önemli bir aşama olacaktır. Yaptığınız işlere yönelik belirli oyunlar, bulmacalar ya da ezberler yapmanız sizin o işe daha da yoğunlaşmanızı sağlayabilir.
Çabuk dağılabilen dikkati toplamak için aslında genel anlamda gerekli olan yöntemleri tek bir sözcükle özetlemek gerekirse o da “düzen” olabilir. Düzen, hayatın her alanında fayda sağlar. Siz de konsantrasyonunuzu artırmaya ihtiyaç duyuyorsanız, bu noktalara dikkat edip hayatınıza kolayca uygulayabilirsiniz.

İyi Bir Web Sitesinin Avantajları

İş hayatında rekabetin hızla artması, dijital mecraları da etkiliyor. Sosyal medya hesapları üzerinden reklam vermenin yanı sıra, iyi bir web sitesine sahip olmanın önemli avantajları bulunuyor.

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, iş hayatında rekabet hızla artıyor. Sosyal medyanın hayatın her alanına yayılması, artık firmalar için yeni ve kolay bir reklam kaynağı oluyor. Daha önce gazetelerde belirli köşelere verilen reklamlar, yerini artık Facebook, Twitter ve Instagram gibi yeni ve kullanışlı sosyal medya mecralarına bırakıyor. Ayrıca, hemen hemen her firmanın kendine ait bir web sitesi bulunuyor. Ancak, artan bu rekabette fark edilebilmek için iyi bir web sitesine sahip olmanın büyük avantajları bulunuyor. Peki, nedir bu avantajlar? İşte bu sorunun cevaplarını yazımızda bulabilirsiniz.

Bir Adım Önde Olabilirsiniz

Artan rekabet, hızla yayılan teknoloji sizi de bir web sitesi açmaya yöneltiyor. Bir firma sahibiyseniz, artık internet alanında da bir yüzünüzün olması gerekiyor. Bu yüzünüzü kazanmak ise firmanıza ait bir web sitesiyle mümkün olabilir. Web siteniz, firmanız için bir el broşürü gibi düşünülebilir. Bu broşürü daha geniş ve detaylandırılmış, görsellerle desteklenmiş, her türlü detayı barındıran ve alt yapısı sağlam bir araç olarak düşünebilirsiniz. Böylece potansiyel müşterilerinizin ve hedef kitlenizin dikkatini çekerek rakiplerinizin bir adım önüne geçebilirsiniz.  

İyi Bir Web Sitesinin Püf Noktaları

Web sitesinin size sunabileceği avantajları iyi değerlendirmek için dikkat etmeniz gereken bazı püf noktalar var. Sizin dijital ortamdaki yansımanız olacak olan web siteniz doğru kullanıldığı taktirde ciddi avantajlar sağlayacaktır. Bu avantajlara biraz göz atalım:
- Kuracağınız web sitesinde, firmanızın logosunu doğru şekilde kullanırsanız müşteriler için akılda kalıcı olabilirsiniz.
- Web sitelerinin sağlamış olduğu geniş veri tabanı ile firmanız hakkında tüm detaylandırmaları yükleyebilirsiniz. Bu şekilde sizi takip eden kişilere sürekli olarak bilgi vermeniz, aktif ve doğru bir firma olduğunuzu işaret edecektir.
- Web sitenizin kaliteli olması sizi arama motorlarından daha üst sıralara çıkarır. Bu sayede ulaşılabilirliğiniz artar ve büyüyen bir firma haline gelirsiniz.
- Site üzerinden sunacağınız iletişim adresleri ile 7/24 ulaşılabilir bir şirket olabilirsiniz. Bu sayede, her türlü geri dönüşü yapmanız prestijinizi artırabilecek diğer bir etkendir.
- Sitenizin içeriği ve görselliğinin profesyonel bir şekilde yapılması, kurumsal kimliğinizi ön plana çıkarır. Bu da tercih edilme konusunda sizi öne çeker.
- Gazeteye verilen iş ilanları da artık yerini web sitelerinde oluşturulan başvuru kısımlarına bırakıyor. Hem işveren hem de potansiyel çalışan için kolaylık sağlayan bu uygulama ile daha çok bilgi aktarımı yapılabilmesi mümkün.

Özetle, bir web sitesi firmanızın her şeyi olabilir. Doğru ve akıllıca kullanıldığı taktirde firmanızın dışarıdan görünen yüzü web siteniz olacaktır. Eğer bu rekabette yer almak istiyorsanız, firmanıza özel bir web sitesi kurmak veya bunu geliştirmek için adımınızı atın.

Kariyerinizi Yaşam Koçuyla Planlayın

Çağımız artık rekabete yönelik bir çağ haline geliyor. Hayatın her alanında bireyler birbirleri ile yarışıyor ve en iyi olmak için çabalıyor. Kişiler, hayatlarında belli birikimlere sahip olduktan sonra kendine yön vermekte zorlanabiliyor. İşte bu noktada yaşam koçları yol gösterici olarak öne çıkıyor. 

Hayatınız boyunca edindiğiniz bilgi ve birikimi kullanarak, kariyerinizde iyi yerlere gelmek isteyebilirsiniz. İş hayatınıza güzel bir başlangıç yapmış olabilirsiniz. Ancak devamı gelmiyordur. Belki mükemmel bir akademik kariyeriniz vardır ve artık iş hayatına yönelmek istiyor, ancak nereden başlayacağınızı bilmiyorsunuzdur.  
Aklınıza bu konularda birçok soru takılıyor olabilir. İş hayatına atılırken veya kariyerinizin devamında, riskler alarak bilmediğiniz yerlere yönelip iyi ya da kötü sonuçlar almak elinizde. Ancak hayatınızda sahip olduğunuz belli birikimlerden sonra kendinize yön vermekte zorlanıyor olabilirsiniz. Nasıl bir yol izlemeniz noktasında kaygılandığınız veya tıkandığınız durumlar olabilir. Bu zorluklar ve kaygılar içinde, rekabet ortamında, size yardımcı olacak yaşam koçları gibi insanlar elbette mevcut. Size biraz yaşam koçluğundan bahsedelim.

Yol Haritanızı Belirliyor

“Hangi yoldan gidecekseniz? Hangi tercih sizin için daha doğru? Buraya yönelirsen risk var mıdır? En doğrusu hangisi?” gibi sorular kariyeriniz boyunca kafanızı kurcalayan sorular olabiliyor. Bu soruların artmasıysa, başarılı olduğunuz kariyerinizde sizi bir çöküşe sürükleyebiliyor. Bilinmezlik ve kararsızlık iş hayatında olmaması gereken en temel unsurlar arasında yer alıyor. Yolunu çizen, ne yapmak istediğini bilen birisi dâima başarıya ulaşabileceğini de bilir. Bu bağlamda, tüm bu sorulardan kurtulmak için yaşam koçları size yardımcı olabiliyor. Sürekli olarak konuşabileceğiniz ve fikir alabileceğiniz birer uzman olan yaşam koçları, sizin yaşantınızla paralel olarak her türlü etkeni bir araya getiriyor. Bu bir araya gelen etkenler, daha sonra karşınıza çeşitli öneri ve fikirlerle sunulabiliyor. Yaşam koçları, bir nevi sizin için yol haritaları çiziyor.

Sağlam Adımlar Atmanızı Sağlıyor

Yoğun iş hayatınızda, verimli ilerlemek için dikkatli olmanız şart. Bu dikkat, yalnızca işinizi değil özel yaşantınızı da alakadar ediyor. Yaşam koçunuz size uygun seçenekler sunarak neler yapabileceğinizi, nelerin sizin kariyeriniz için daha uygun olabileceği sunabiliyor. Yaşam koçlarını yalnızca bir uzman olarak düşünmeyin. Hayatınızda çeşitli yönler sunan yaşam koçları, bir süre sonra dostunuz kadar yakın olabiliyorlar.
Kariyerinizde basamakları çıkarken sağlam adımlar atmak istiyorsanız yeni ve yol gösterici bir dost sizin için yararlı olacaktır.

İş Hayatınıza Kısa Bir Mola: Dans Zamanı

Günümüzün büyük bir bölümünü iş yerinde koşuşturarak geçiriyoruz. Bu yoğunluk içerisinde, bir sosyal aktiviteye katılmak size zor gelebilir. Ancak, iş hayatınıza kısa bir mola verip dans etmeye ne dersiniz?

Hayatınızın büyük bir kısmı iş ile geçiyor. Günün önemli bir kısmında iş yerinde bulunuyor ve yoruluyorsunuz. Geri kalan zamanınızdaysa dinlenmeyi tercih ediyor olabilirsiniz. Ancak, bu yoğunluk içerisinde sosyal hayatınıza dair bir şeyler yapmak aklınıza geliyor mu? Öyleyse, bu yorucu iş hayatınıza biraz renk ve tatlı bir yorgunluk katacak hoş bir seçenek size şunu fısıldasın: İş hayatınıza kısa bir mola verin. Dans zamanı!

Birçok Öge Bir Arada

Yoğun iş hayatınızdan kalan zamanınızı müziğin ritmine bırakmak kulağa hoş geliyor. Yalnızca sosyal bir etkinlik olarak görmemeniz gereken dans, aslında içinde birçok ögeyi barındırıyor. Ritme ayak uydurma, sürekli hareketlilikle esnek ve sağlıklı bir vücut ve bir şeyler yapıyor olmanın verdiği mutluluk. Tüm bunlar, aslında dansa yönelmek için bir sebep. Geniş bir yelpazeye yayılan dans etkinliğinden sizin için Latin danslarını seçtik. Biraz göz atmaya ne dersiniz?

Latin Danslarıyla Ritmi Yakalayın

Hayatınıza biraz hareket katmak istiyorsanız, Latin dansı öğrenmeyi  tercih edebilirsiniz. Latin ülkelerinin barındırdığı neşe dolu ve hareketli ezgilerle kendinizi bambaşka bir kültürde bulabilirsiniz. Latin danslarından size önerebileceklerimizi şöyle sıralayabiliriz:

- Salsa: 1920’li yıllarda Latin Amerika’da ortaya çıkan bu dans türünde, melodiler genellikle akustik gitar ve vurmalı çalgılar yardımıyla oluşturuluyor. Ortaya çıkan bu hareketli melodiler kıvrak bir dans seçeneği olarak göze çarpıyor. Estetik ve doğaçlama figürlerin yer aldığı salsa, 4’lük ve 8’lik ritimle oynanıyor.

- Cha Cha: Bu dans türü, başka bir dans türü olan Mambo’dan türemiştir. Cha cha, figürleri itibarıyla daha keskin bir dans olarak dikkat çekiyor. Müziğin ritmi ile dans, keskin noktalarda kesişiyor ve bu da hem kulağa hem görselliğe yansıyor. Kararlı ve neşeli bir dans çıkarmak istiyorsanız, uluslararası danslar kategorisinde yer alan cha cha size göre olabilir.

- Tango:  Bir dans türünden çok, bir bölgenin veya bir yörenin tanımı gibidir. Arjantin ve Uruguay bölgesinde ortaya çıkan tango, genellikle bölgenin sosyo-kültürel yapısını yansıtan bir içeriğe sahip. Tango bir türden öte, bir anlatım biçimi olarak görülebilir. Denemenizi önerebileceğimiz bir seçenek.

- Bachata: Bu dans türü de tango gibi, bir bölgenin ve yaşayışın tanımı olarak görülüyor. Bachata Dominik Cumhuriyeti’nin varoşlarından tüm dünyaya yayılan bir dans olmuştur. Figürlerinde sosyal ve ekonomik dışlanmışlığı yansıtan bachata, daha sade ve doğaçlama bir tür olarak karşımıza çıkıyor. Tıpkı salsa gibi.
Hayatınızda almanız gereken yeni bir karar olabilir. Tek düşünün ve “iş hayatına kısa bir mola. Dans zamanı!” deyin. 

Kurumsallaşma İçin Sanal Ofislere Sanal Sekreter

Şirketler için kurumsallaşmak çok önemli. Kurumsal kimlik taşıyan şirketler, müşteriler üzerinde olumlu bir imaj bırakırlar. Bu nedenle, artık birçok şirket sanal ofis ve sanal sekreterlik hizmetlerine başvuruyor. 

Globalleşen dünyada artan rekabetten dolayı birçok girişim daha başlamadan bitebiliyor. Değerli ve gerçekten tutabilecek fikirler, yeterli sermaye ya da alt yapı olmadığı için kurulamıyor, kurulsa bile kurumsal bir kimlik taşımadığı için ilerleyemiyor. Ancak gelişen ve değişen dünyada her şeyin bir çözümü bulunuyor. Bir şirket kurdunuz, ufak bir sermaye ile aklınızdaki oluşum artık gerçek hayata geçmeye hazır gibi görünüyor. Fakat unutmamanız gereken en önemli nokta şu: Kurumsallık. Kurumsallık, bir şirket için olmazsa olmaz önceliktir. Piyasada kalmak, ilerlemek ve büyümek için kurumsal bir kimlik gerekiyor. Burada, sanal ofis ve sanat sekreterlik hizmetleri devreye giriyor. Siz okuyucular için OlduBuIs.net olarak bu hizmeti inceledik.

Sanal Ofis ve Sanal Sekreterlik

Sahip olduğunuz bir şirket için gerekli olan en önemli unsur bir ofistir. Arayan müşteri karşısında daima kurumsal kimlik taşıyan bir şirket çalışanını görmek ister. İşte burada, ofis destek hizmetleri ortaya çıkıyor. Bu hizmeti sunan şirket; kurmuş olduğunuz şirket için sizden gerekli bilgileri ve taleplerinizi alarak, şirketiniz adına ofis kuruyor ve burada müşterilerle bağlantıyı sağlıyor. Arayan kişilerin doğrudan yanıtlandığı bu sistemde, sizin aslında bir sanal ofisiniz oluyor. Aynı zamanda bu sanal ofise ait bir de sanal sekreter kullanan bu şirket, size kurumsal bir kimlik kazandırıyor. Belli başlı adımlarla şirketiniz için sanal ofis ve sanal sekreter sağlayan bu kuruluşlar iş dünyasına yeni bir boyut getiriyor.

Hangi Adımlar İzleniyor?

Tamamen sizin şirketinize aitmiş gibi kurulan sanal ofiste, yine şirketiniz adına konuşan ve tüm aramaları size yönlendiren bir sekreterin bulunduğu bu oluşum birkaç adımdan meydana geliyor:
1. Adım: İlk olarak, bu tür destek hizmetleri sunan şirketi arayarak ihtiyaçlarınızı bildirmeniz gerekiyor.
2. Adım: Kurmuş olduğunuz şirket için ihtiyaçlarınız belirlendikten sonra destek hizmeti devreye giriyor. Şirketiniz için bir telefon, faks numarası ve gereken sanal alt yapı bu kurumlar tarafından oluşturuluyor.
3. Adım: Bu aşamada, artık kurulan alt yapıya göre telefonlarda şirketinizin nasıl bir şekilde lanse edilmesini istediğinize dair küçük bir senaryo yazarak kuruma sunuyorsunuz.
4. Adım: Son aşamada ise artık tamamen oluşturulan alt yapı ve senaryodan sonra, sizin yapmanız gereken tüm kurumsal işler destek hizmetlerine kalıyor. Telefon ve faks gibi işlemler sizin adınıza bu hizmetler tarafından yapılıyor.

Oldukça pratik olan bu seçenek, işinize yoğunlaşmanızı ve sizden bağımsız bir ofiste, ofisiniz varmışcasına hareket etmenizi sağlayacak. Gelişen dünyanın sunduğu bu hizmetlerden yararlanmanızı tavsiye ediyoruz.

Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) Nedir?

Çalışırken istikrarlı bir şekilde birikim yapmak kolay değil; ancak emeklilik döneminde SGK'dan alınan maaşla aynı hayat standardını sürdürmek zor görünüyor. Bu durumda, Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) çözüm oluyor.

Emeklilik döneminde alınacak maaşla geçinmek zor. Bu nedenle, şimdiden birikim yapmaya başlamak, emeklilikte size büyük avantaj sağlayacaktır. Geleceğinize yapacağınız bu yatırım için Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) etkili ve cazip bir alternatif olarak dikkat çekiyor. BES'de çok küçük miktardan büyük rakamlara kadar, aylık olarak yapacağınız düzenli ödemelerle ciddi bir birikim sağlayabilirsiniz.

Devlet destek veriyor

BES'e, 1 Ocak 2013 tarihi itibariyle, aylık ödediğiniz miktarın yüzde 25'ini ödeyerek devlet de teşvik ediyor. Miktarı bütçenize göre belirleyebiliyor, mali durumunuzun gidişatına göre aylık ödemelerinizi artırıp azaltabiliyor veya ödemeye ara verebiliyorsunuz. Bireysel Emeklilik Sistemi'nde, devlet katkısından yararlanmak için farklı hak ediş süreleri bulunuyor. İlk üç yıl içinde sistemden çıkılması durumunda devlet katkısı alınamazken; üçüncü yılın sonunda devlet katkısının yüzde 15'i, altıncı yılın sonunda yüzde 35'i, onuncu yılın sonunda ise yüzde 60'ı alınabiliyor. Emekliliğe hak kazanıldığında ise devlet katkısının tamamı alınabiliyor.

En az 10 yıl kalınmalı

Katılımcıların uzun süre kalarak daha çok birikim yapmalarının amaçlandığı sistemde, en az 10 yıl kaldığınızda ve 56 yaşını tamamladığınızda emekliliğe hak kazanabiliyorsunuz. Birikiminizi toplu olarak alabildiğiniz gibi, bir geri ödeme planı dâhilinde programlı olarak veya emeklilik maaşı şeklinde farklı seçeneklerle alabilirsiniz.

BES’de şirket değişikliği mümkün

Devlet kontrolünde olması sebebiyle güvenilir olan BES'de, birikimlerinizi hesabınızdan takip edebilirsiniz. Ayrıca, tercih ettiğiniz şirketten memnun kalmazsanız iki yıldan sonra birikiminizi başka bir şirkete aktarmanız mümkün. Bireysel Emeklilik Sistemi sayesinde, çalışırken yapacağınız yatırımlarla, ciddi bir birikim elde ederek, emekliliğinizi daha rahat geçirmenizi güvence atına alabilirsiniz.

Mükemmel Bir Çeviri Nasıl Olmalı?

Bir dil bir insan, iki dil iki insan söylemi bakıldığında gerçekçi duruyor. Ancak bundan daha gerçek bir söz olacak olsaydı şöyle söylerdim, “İki dil çok insan,”  Evet bunu dememin sebebi kendi dilinden başka bir dil bilen ve bu dili başka bir kültürde başka hislerle söylenmiş sözcükleri, sözleri, şarkıları, replikleri, hayatın içinde olan sözlere kadar bize çeviren ve arka planda kalan çevirmenler içindi.

Çevirmenler bize başka bir dilde söylenmiş tüm şeyleri anlatan, hissettiren kişilerdir. İşini severek yapan bir çevirmen bu yüzden bildiği dil ile ikinci bir insan olmak yerine çoklarca insan oluyor. Bu yazıda hayatımızda bu denli yer eden çevirmenlerin dikkat ettiği ve etmesi gerektiği üç önemli maddeye değinmek istiyorum. Birçok insana hitap etmek isterseniz lütfen beni takip edin.

Çeviri Yaparken Dikkat Edilmesi Gerekenler

Bir çeviri aslında başlı başına bir hissiyat içermektedir. Her anlamıyla bütünlük oluşturan kelimeleri kafanızın içinde harmanlayarak kendi kaynağınıza en iyi şekilde sunmak istiyorsanız işe şöyle başlayın:

Çeviri Yapacağınız Konu Hakkında Araştırma Yapın!

Eğer yaptığınız çeviri hakkında yeterli bilgi sahibi değilseniz ilk yapmanız gereken o çevirinin içeriğine dair çeşitli kaynaklardan araştırma yapmanız olacak. Yaptığınız iş gereği çevirdiğiniz metine başlamadan önce tam anlamıyla hakim olmanız sizin için çeviri sırasında hem kolaylık sağlayacak hem de sağlık ve kaliteli bir çeviri yapmanızı sağlayacaktır. Kişisel ya da bir tercüman bürosuna yapıyorsanız bu çeviriyi unutmayın çevireceğiniz her kelime çok değerlidir kişi ya da büro için. Yaptığınızın işin aslında birçok kişiye ulaşacağını unutmamanız gerekiyor.

Çeviri Diliniz Sizin, İçerik Diliniz Orijinal Olsun!

Çevirinizi yaptığınız metin ya da dizi filmde önemli olan çevirdiğiniz cümleyi doğrudan kelimelerle aktarmanız değil de kendi dilinizde o cümleye karşılık gelen kelimelerle samimi, anlaşılır ve anlam kaydırmadan yapılması gerekir. Yaptığınız işe sadece sözlükteki karşılığını bularak bir dilden başka dile çevrilen bir eser olarak bakmayın lütfen. Orijinal dilinde hissettirilen duyguyu siz de kendi diliniz ile verin. Sakın çevirinizi cümleyi bölerek yapmayın. Bütünlüğü koruyun, hissiyatı verin gerçekten kopmayın!

Çevirinizi Bir Gün Sonra Kontrol Edin!

Evet bu teknik bir bilgi olmasa da aslında bir çevirinin kapanışı için önemli bir noktadır. Çevirinizi bitirdikten sonra anında kontrol etmeye ya da çeviri esnasında çevirdiğiniz cümleyi o an kontrol etmeniz aklınızda “acaba hata yaptım mı?” düşüncesini oluşturacak ve doğru bir iş yapmış olsanız dahi sizi yanlışa sürükleyecektir. Çeviriniz bittikten sonra kendinize izin verin. Doğal olarak hava alıp kafa dağıtmanız sizin hakkınız. Aradan geçen bir günün ardından çevirinize göz attığınızda varsa eksiklerinizi daha net görüp düzeltme şansınız, anında yapacağınız bir kontrol daha verimli olacak!

Ufak Detaylar ve Fikirler

Burada sizin için üç temel konu üzerinde durdum ancak bunlar dışında ufak ama önemli detaylar da yok değil. Çevirdiğiniz metin eğer hukuk içerikli bir metin ise, kesinlikle ilk maddeyi gözardı etmemenizi öneririm! Aynı şey teknik içerikli bir çeviri için de geçerli. Dizi, film, kitap gibi kişisel ögeleri daha çok içinde barındıran bu tip çevirilerde samimiyeti elden bırakmayın ancak orijinalden de kopmayın.
Son olarak, lütfen çeviri yapıyorsanız ya da yapacaksınız işinizi sevin! “İki dil çok insan”

Çalıştığınız Firmanız Sosyal Medyada Mı?

Bulunmuş olduğumuz zaman diliminde teknoloji hemen hemen her yerde kendini buldu. Hemen hepimiz gelişen teknolojinin en büyük eserleri olan akıllı telefonları, son model dizüstü bilgisayarları, televizyonları, tabletleri ve bunun gibi saymakla bitmeyecek aleti kullanmaktayız. Bu aletlerin ortak paydası ise hiç kuşku yok ki internettir. İnternetin hayatımıza girmesi artık bir takım şeyleri hayatımızda rafa kaldırma vaktinin geldiğini işaret eder olmuştur. 

Sosyal Medyanın Kişisel Yeri

Günümüzde hemen hepimizin sosyal medya üzerinde çeşitli hesapları bulunmaktadır. Facebook, Twitter, Linkedin, Google+, Tumblr, Blogspot gibi ve kişiye özel de olmakla birlikle bir çok çeşitlilik mevcuttur. Bu sosyal medya organları sayesinde iletişimin olmadığı yer neredeyse kalmamıştır. Peki kişisel olarak kullandığınız bu hesaplar çalıştığınız firmanın bünyesinde az kullanıyor ya da hiç kullanılmıyorsa ne hissedersiniz ?

Tanıtım ve Satışların Artması

Bir çalışan olarak şahsi görüşüm çalıştığım ya da çalışacağım firmanın piyasanın en önemli alanı olan, tanıtım alanında, kendini göstermesi olacaktır. Bir çok profesyonel firmanın bugün hemen hemen sosyal medya üzerindeki etkileri dışarıda billboardlar, gazete/dergiler, televizyon üzerinde yaptığı tanıtımlara oranla katbekat daha fazla olduğunu görüyoruz.Vizyon ve misyon gereği bir kuruluş kendini pazarlama imkanını bu kadar fazla bulduğu bir dönemde eğer ki sosyal medya organlarını, özellikle LinkedIn, Facebook, Twitter gibi, kullanmıyorsa kendini sektörde bir parça hatta büyük bir parça eksik hissetmesi yadsınamaz bir gerçektir. Bu durum ise çalışan kişide ister istemez bulunduğu yerin, konumun yeterli olmadığı hissiyatına kapılmasına neden olacak.

Topluluklarda Anında Reaksiyon Alınması / Sinerji

Sizin bir iş için haftalarca hatta aylarca ve yüksek maliyetlerle  yaptığınız tanıtım, reklam gibi unsurlar sosyal medya üzerinden daha ucuz, sürekli ve hızlı yapıldığını görmeniz motivasyonunuzu kuşkusuz kıracaktır. İşin daha geniş bir alana yayılma, pratik ve kendini daha iyi ifade etme gibi bir imkanı varken firmanın bunlardan uzak 2000’li yıllara ayak uyduramadan çalışması şevk kırıcıdır hiç kuşkusuz.

Hemen hemen en küçük firmalar bile bugün sosyal medyada kendi hallerinde bulunmaktadır buna dikkat çekmek isterim! Kendine, çalışana ve yaptığı işe katkı sağlayan bir seçeneği kullanmamak yalnızca zaman kaybı olacaktır. Bir işe alınırken bir de alacağınız işe, firmaya bu gözle bakıp işe alınan değil işi alan olun derim.

Doğru Gıda İçin Doğru Diyetisyen!

Değişen hayat koşullarına baktığımızda bu koşulların bize daha az harekete sürüklediğini görüyoruz. Doğru beselnip fazla kilolardan kurtulmak için diyetisyen desteği almak önemli.

Saatlerce çalışılan işler, bilgisayar başında geçirilen zamanlar ve bunlar yüzünden artık hareket yerine pratiğe yönelerek belki de artan fast food tüketimi ile hayatımız ve bedenimiz beklemediğimiz bir yere yöneliyor. Bu durumlarda bizi çözümler aramaya yöneltiyor. Evet bu hareketsiz yaşam ve sağlıksız beslenme  koşulları ister istemez bedenimizde ummadığımız kilolara neden oluyor. Peki bunun için ne yapmalıyız.

Fazla Kilolar ?


Tıp dünyasının bu denli geliştiği dönemde göze çarpan uzmanlık diyestinyenlik olarak gözükmekte.  Kendi kendimize yapmaya çalıştığımız diyetler bir süre sonra ister istemez bozuluyor. Buna dayanamaz hale geliyoruz ya da sadece bunu bir kamp havasındaymış gibi sadece belli bir dönemimize yayıyoruz. Oysa bu kamp havasından çıktından sonra kaybedilen kiloların tekrar geri geldiği gözükmekte. Bu noktada diyestinyenler  bize daha kalıcı bir çözüm buluyor. Diyeti ve sağlıklı yaşamı hayatımızda kalıcı hale getirmeye çalışarak hem psikolojik hem de fizyolojik açıdan kendimizde görmek istediğimiz durumları gözler önüne seriyor. Ki bu alacağımız öneriler ve yardımlar bize fazla kilodan kurtulmaktan ziyade daha sağlıklı bir yaşam imkanı sunuyor.


Ben Hasta Değilim Neden Diyetisyene Gitmeliyim!



Şüphesiz böyle bir öneri aldığınızda ilk tepkiniz “ben hasta değilim” ya da “fazla kilom yok” olacaktır. Ancak şunu unutmamak gerek .Diyetisyene gitmek demek sizi hasta ya da kilolu biri yapmaz. Hayatınızı sağlıklı bir şekilde sürdürüp daha enerjik ve daha mutlu yaşamanız için diyetisyenler sizin için büyük bir yol gösterici olacaktır.Gününüzün bir çok saatini oturarak, hareketsiz bir şekilde geçirerek yeterince kendinize zarar verdiğiniz durumlarda alacağınız öneriler ve beslenme alışkanlığınızın değişmesi yönündeki bu reçeteler yaşadığınız iş stresinden de bir nebze sizi kurtaracak ve ilerleyen yaşlarda iyi ki kendim için bu önerileri dikkate almışım diyeceksiniz. Hiç şüpheniz olmasın!


Bir tıp uzmanından – diyetisyenden – yardım almak sizi hasta yapmaz. Tam tersi karşılaşabileceğiz hastalıklardan uzak tutar. Kendiniz için biraz yardıma ne dersiniz?

Nikah Şekerinizle Bağış Yapabileceğinizi Biliyor Muydunuz?

Düğününüzde ikram edeceğiniz nikah şekerleriyle sosyal sorumluluk projelerine destek olabilirsiniz. Nikah şekeri ritüelini böyle güzel bir amaçla takdire değer  bir hale getirebilirsiniz.

Nikah şekerleri her düğünün olmazsa olmazı. Çok keyifli, sevimli olmanın yanı sıra artık buzdolabı magneti olarak kullanılması gibi fonksiyonel özelliklere de sahip olabiliyor. Tüm bunların yanı sıra nikah şekerlerinin birkaç ay süs olarak kullanılıp kaldırıldığı, buzdolabı süsü olanların ise muhtemelen kırıldığı da reddemeyeceğimiz bir gerçek.

Düğününüzü bir yanıyla ‘sosyal sorumluluk’ projesine çevirebilirsiniz!

Günümüzde birçok vakıf ve dernek nikah şekeri yerine kullanılabilecek alternatifler sunuyor. Nikah şekerleri yerine kitap ayracı, not defterleri gibi seçenekler mevcut. Bazı vakıflara belirlenen miktarda para yatırarak belli sayıda fidan bağışlamak da mümkün.

Hatta dilerseniz bağış amacınızı bir adım öteye taşıyıp düğün davetiyenizle ile bile bağış yapabilirsiniz. Gelenek göreneklerimiz çok değerli ve baş tacımız. Nikah şekeri ritüelini böyle güzel bir amaç için kullanarak takdire değer  bir hale getirebilirsiniz. 

Sosyal hassasiyetinizin yoğunlaştığı alanda faaliyet gösteren vakıfları araştırın, mutlaka size uygun bir alternatif bulabileceğinize eminiz. Böyle adımlar atmaya ilk etapta çekinebilirsiniz, ancak böyle hareketlerin bulaşıcı olduğunu unutmayın. Sizin nikah şekeri dağıtmak yerine bağış yapmayı tercih etmeniz davetlilerinize de fikir verecektir.

Sosyal bilincinizi düğününüze yansıtarak olumlu kapıları açan insanlardan olabilmek elinizde.

Odasının Rengi Çocuğunuzun Kişiliğini Etkiliyor

Çocuklarınızın odasının duvarlarının rengi, onların kişiliğini etkileyebiliyor. O nedenle, odanın havasına ‘renk’ katmadan renklerin anlamı üzerine düşünmeli...

Renklerin insan psikolojisi üzerinde etkili olduğu bilimsel açıdan da kanıtlanmış bir gerçek. Bebeğinizin kişilik yapısı dahi odasının renklerinden doğrudan etkilenecektir. Bu nedenle bebek odasının hazırlanması sırasında dikkatli seçimler yapmak gerekiyor.

Beyaz ya da şampanya rengi bebek odalarında genellikle tercih edilmez ki bu doğru bir yaklaşımdır. Bebeğinizi hastaneden alıp geldikten sonra evde de hastane benzeri bir odada büyümesini istemezsiniz değil mi? Bebeğiniz kızsa açık pembe, erkekse açık mavi kullanıp odanın duvarlarından birinde pembe ile mavinin biraz daha koyu bir tonunu tercih edebilirsiniz. Böylece odanın havasına ‘renk’ katmış olursunuz.

Gelelim bebek/çocuk odalarında hangi renklerin tercih edilmesi gerektiğine. Sıcak renklerin insanlar üzerinde uyarıcı etkilere sahip olduğunu, soğuk renklerin ise sakinleştirici bir etkisinin olduğunu biliyoruz. Bazı renklerin insan psikolojisi üzerindeki etkileri şöyle sıralanabilir;

Mavi: rahatlık ve huzur verir.
Kırmızı: En uyarıcı renklerden biridir. Bebeğinizin/çocuğunuzun uykusunun kaçmasına neden olabilir.
Sarı: Dikkat çekici bir renktir, dinlenme odalarında kullanılması pek tavsiye edilmez.
Yeşil: Doğadaki hakim renklerden biri olan yeşil de insana huzur verir. Bebeğinizin/çocuğunuzun uyumlu ve içten bir birey olmasını istiyorsanız yeşil rengi tercih edebilirsiniz.
Pembe: Hayallerin rengi olarak bilinen pembe kız çocuklar için tercih ediliyor. Hem sakinleştirici etkisi vardır hem de sempatikliği, sevimliliği temsil eder.
Turuncu: Kırmızı kadar olmasa da uyarıcı renklerden biridir. Turuncu renge boyalı bir mekanda bulunmak kişiye canlılık verir. Yine uyku üzerinde olumsuz etkileri olabileceğinden pek tercih edilmez.

Ev-Ofis Taşıma Hazırlık Aşaması ve Pratik Bilgiler

Yeni eve geçmek, yeni bir mekan heyecan verici olabilir. Ancak evimizi bir yerden başka bir yere taşıma süreci zor ve yorucu bir süreçtir. Her ayrıntıyı düşünüp ona göre plan yapmak gerekir. "Hızlı ve kolay, fazla yorulmadan bu işten nasıl kurtulabilirim? Düzenli ve pratik bir şekilde bu işi nasıl yapabilirim?" diye düşünüp dururuz. İşte bu süreç için birkaç protik bilgi.

Ev taşıma yaparken öncelik, planlı bir hazırlık aşamasıdır. Bunun içinde gerekli birkaç pratik bilgiyi şöyle sıralayalım;

Evinizi siz mi yoksa profesyonel bir firma mı taşıyacak buna karar verin.
Evinizi kendiniz kamyon kiralayıp taşıyacaksanız, yakınlarınıza yardım için haber verin. Kiraladığınız kamyonun tüm eşyaları alabilecek büyüklükte olduğuna emin olun. Taşıma firmasıyla taşımayı düşünüyorsanız sözleşmenizi yapıp, gerekli hazırlıkları yapın.

Taşınacağınız günü belirleyin.

Bu sizin daha planlı çalışmanızı sağlar. Aksi takdirde belirsizlik içinde bir türlü başlamayabilirsiniz.
Yeni evinize götürmeyeceğiniz eşyaları belirleyin,
Yeni evinize taşınırken eşyalarınızı gözden geçirin, uzun süredir kullanmadığınız eksikliklerini hissetmediğiniz eşyalara yeni evinizde de ihtiyacınızın olmama olasılığı yüksektir. Bu eşyalarınızı hayır kurumlarına veya ihtiyacı olan komşularınıza verebilirsiniz. Böylece taşınma yükünüzü hafifletebilirsiniz.

Eşyaları paketlemeyi son günlere bırakmayın

Son günlere bırakmayın. Ne kadar önce başlarsanız, sizin için bir kolaylık sağlar. Paketleme için bazı öneriler;
Paketleyeceğiniz kutuları 30 kg’dan daha ağır paketlemeyin.
Kutunun içinde bulunan eşyaları üzerine yazınız. Kırılacak eşyaları paketlediğiniz kutuların alt üst ve yanlarına kırılacak eşyalar diye notlar yazın.
Kitapları kolilerken bir kutuyu tamamen kitaplarla doldurmayın çok ağır olur. Kolileri yarıya kadar ağır eşyalarla diğer yarısını hafifi eşyalarla doldurun.

Önce Beni Aç

Yeni evinizde hemen lazım alacak eşyaları içeren kutuların üzerine “Önce Beni Aç” yazın, böylece lazım olacak eşyaları kolayca bulabilirsiniz.
Bazı kolileri açmadan bekletecekseniz, bu koliyi, liste defterinizde belirtin ve defterinizi saklayın ki, depoya koyduğunuz eşyalarınızı kaybettiğinizi düşünmeyin.

Sen de Gel Katıl Bu Çembere

Dünyada giderek artan, sağlıksız ve yanlış beslenme sonucu ortaya çıkan bir obezite sorunu oluştu. Sorun dediğimizde sanki pek önemli bir şey gibi gelmiyor olabilir ancak kocaman bir parantez açıp bunun ciddi bir hastalık olduğunu söyleyince durumun vehametini daha iyi idrak etmiş oluruz.

Kendinize olan sevginizle bir adım atın

Öyleyse diyet yapmamız için başta gelen en iyi birinci nedenimiz; kendimize olan sevgimiz olmalı. Çünkü; fazla kilo demek hastalığa davetiye demektir. Vücutta meydana gelen rahatsızlıklar sonucu artan şikayetler demektir. Ve de en önemlisi bunların sonucunda erken ölüm riskini taşımak demektir. Kendini ve sevdiklerini düşünüp seven insan bunu yapmaz demektir.

Hayatınızda sağlık ve kalite istiyorsanız ilk adımın devamını getirin

Başka bir açıdan bakacak olursak; diyet deyince hemen aklımıza ilk gelen şey fazla kilolardan kurtulmak oluyor ancak önceliğin sağlıklı ve dengeli beslenme ve bunun sonucunda kaliteli bir yaşama doğru yol aldığını düşünürsek bu kelimenin üzerimizde bıraktığı olumsuz etkiyi asgari düzeye indirmiş oluruz. Hangimiz istemez ki sağlıklı ve düzenli bir yaşamı olmasını…
Hayatımızı idame ettirebilmek için çalışıp, para kazanıyoruz. Bunu ne için yapıyoruz daha iyi bir hayatımız olsun diye . Peki bu koşulu gerçekleştirirken sağlığımız hangi noktada duruyor bizler için.. Sağlığımızı kaybedince daha iyi anlamış oluyoruz önemini maalesef ki…
Şimdi bütün bunlara bakarsak diyet yapmamızın ikinci en iyi nedeni olarak; sağlıklı ve bunun sonucunda da  kaliteli bir yaşam elde etmek olduğunu söyleyebiliriz.

Attığınız bu adımlar sonunda bir şeylerin değiştiğini göreceksiniz

Üçüncü en iyi neden ise; sağlıklı ve kaliteli bir yaşama kavuşmuş olan insanın psikolojik olarak kendini tanımlama süreci ve  olumlu olarak da ruhsal gelişim yönü de ortaya çıkmış oluyor. Birey olarak kendimize karşı özgüvenimizi yeniden kazanmış ya da bunu artırmış oluyoruz. Şu üç nedene bakarsak hepsi birbiriyle bağlantılı ve sonucu da bizlerle alakalı.
Kendini ve sevdiklerini düşünen, sağlıklı ve kaliteli bir yaşam elde eden ve özgüveni yerinde olan bir insan olmak istemezsiniz?
Hedefi  tam on ikiden vurup kendini ödüllendirmek ve kendine bir şans daha vermek istiyorsan; hadi sen de gel katıl bu çembere…

El dokuma halı yıkama tüyoları

Değer verdiğiniz, kıymetle sakladığınız el dokuma halınız ilk günkü gibi olsun istiyorsanız, araştırıp, en iyiyi bulabilirsiniz

El dokuma halıları, en kaliteli yün iplikler, kök ve kimyasal boyaları kullanılarak çift dokuma tekniği ile yapılan kıymetli halılardır. El dokuma halılarının yıkanmasında dikkat edilmezse sonu iyi olmayan bir sonuçla karşı karşıya kalınabilir. El dokuma halılarında kullanılan boyalar suyla temas ettiğinde çözülebilir. Bu nedenle bu tür halıları evde yıkamak riskli bir iştir. El dokuma halıları diğer halılara göre daha hassastır. Yıkama esnasında renkler birbirine karışabilir.

Ne yapmak lazım?

El dokuma halılarının uzun ömürlü olabilmesi için düzenli bakımının yapılması gerekir. Haftada bir ya da iki kez tüyleri yatık olan yöne doğru süpürülmelidir. Bu tür halılar silkelenmemeli, çünkü; esneme yapabilir. Rutubet ortamlarda zarar görebilirler. Bu nedenle düzenli olarak havalandırılmalıdır. Halının saçaklarını çamaşır suyu gibi etkili deterjanlarla yıkanmamalı, aksi takdirde tüyleri dökülebilir.

Profesyonel firmalara danışmak önemli

Her ne kadar evde dikkat etsek de bir şeyleri yanlış yapıyor olabiliriz. Oldukça büyük paralara alınan bu halıları temizlerken halımızdan olabiliriz. Bu nedenle ki el dokuma halıları, bu işleri profesyonel olarak yapan firmalara danışarak daha sağlıklı bilgi alınarak dikkatle temizlenmeli ya da en iyisi hiç riske girmeyeyim diyorsanız, araştırıp, güvendiğiniz işin ehli olan birine halınızı temizletebilirsiniz.

Değer verdiğiniz, kıymetle sakladığınız el dokuma halınızı ilk günkü gibi olsun istiyorsanız, araştırıp en iyiyi bulabilirsiniz.

Döşemelik kumaş bakımı hakkında bilmeniz gereken 3 şey

Döşemelik kumaşların desen ve doku uyumu kadar, dayanıklılığı ve kumaş özellikleri de önemlidir. Doğal, sentetik ve suni kumaşların farklı özellikleri vardır.

Kumaşları iyi tanıyın

Kumaşın yıpranma süresi, sürtünme katsayısına göre değişir. Döşemelik kumaş alırken, bunu göz önünde bulundurmak gerekir. Alacağınız kumaşın leke tutup tutmadığını, içinde sentetik olup olmadığını bilmeniz önemlidir. Kumaşın yıkanabilirliğini ve sağlamlığını da göz önünde bulundurmanız gerekir. Seçtiğiniz kumaş, ışığa karşı dayanıklı, çabuk solmayan ve temizlenmesi kolay bir cins olmalıdır.

Kullanma sürenizi hesaba katın

Kumaşı uzun süre kullanmak istiyorsanız sık dokunmuş olmalı. Bu kumaşları temizlemek daha kolaydır. Bazı kumaşların kendini koruma özelliği vardır.

Kumaş bakımında şunlara dikkat edin

Leke olan yerleri ıslak bezle ve saf sabun kullanarak silin. Ardından durulayın.
Çamaşır suyu veya deterjan kullanmayın.
Saç kurutma makinesi ile fazla yaklaştırmadan kurutun.
Sık sık elektrik süpürgesiyle tozunu alın.
Koltuklarınızı direkt güneş ışığına maruz bırakmayın.
Yüksek ısı kumaşlar için zararlıdır.
Doğru bakım, kumaşlarınızın ömrünü uzatır.

Doğal Kumaşlar:
İpek: Çok yüksek ısıda yıkanmalıdır .Düşük ısıda ve buharsız ütülenmelidir.
Pamuklu: Çabuk kırışır ama ütülenmeye dayanıklıdır. Renkli pamuklu kumaşların ilk yıkamasını tek başına yapın. Yüksek ısıda çekme yapar.

Keten: Çabuk kırışır.Elde soğuk su ile yıkayın.

Yün: Sıcak suyla yıkandığında çeker Asarak kurutulmamalıdır.
Sentetik kumaşlar: Polyester, naylon, lycra gibi sentetik kumaşları ılık suda yıkamalısınız.
Kolay yanarlar. Düşük ısıda buharsız ütülenmelidir. Kolay buruşmazlar.
Suni kumaşlar: Asetat, Rayon ve Viskoz suni kumaştır.Bu tür kumaşlar yumuşaktır. Kolay renk atmazlar. Kolay yanan bu kumaşların nem emme kapasitesi düşüktür.

Satranç: Hayatın İçinden Bir Oyun

Hayat bir oyun” diye düşünebilirsiniz; ama adımları düşünerek atmak gerekiyor; mat olmamak, ayakta kalmak için…

Satranç, soyut düşünmeyi gerektiren bir zeka oyunudur. Hangi taşın nasıl hareket ettiğini öğrendikten sonra, bu oyunu herkes oynayabilir. Ancak her hamleyi dikkatlice ve düşünerek oynamak gerekiyor. Satrançta profesyonelleşmek ise, oynanan her hamlenin bir veya birkaç hamle sonra hangi hedefi sağlayacağını, rakibin ne hamleler yapacağını ön görerek zamanla oluyor. Bu nedenle, oynanan her hamlede hedefe yaklaşırken çok boyutlu düşünmek gerekiyor. Rakibiniz bir açığınızı gördüğü anda sizi affetmez. Ayrıca bu oyun dikkat ve sabır da gerektiriyor. Tüm bu açılardan bakıldığında, insan ilişkileri de satranca benzetilebilir.

Adımları her yönüyle düşünmek gerekiyor

İlişkilerde, atılan her adımın avantajını ve risklerini her yönüyle düşünmek gerekiyor. Hayatta, anlık eylemlerin sonuçlarını ve bir sonraki hamleleri de dikkate almak önemli. Stratejik düşünme şekli yakın çevreyle, aileyle, dostlarla olan ilişkilerde olmaması gereken bir durum; ama her türlü ilişkide insanın aklına "Böyle yapsam, o ne yapar? Şunu desem, bu ne düşünür?" gibi sorular takılabiliyor.

Stratejik davranıp amaca odaklanılmalı

Bir de çevremizde açığınızı bulmak ve bundan yararlanmak isteyecek art niyetli insanlar da olabiliyor. Bunlara fırsat vermeden; bilgimize, birikimimize, zekamıza güvenip stratejik davranarak hedefimize odaklanmak en iyisi. “Hayat bir oyun” diye düşünebilirsiniz; ama adımları düşünerek atmak gerekiyor; mat olmamak, ayakta kalmak için…

Şimdi Trend Kişiye Özel Pasta ve Kurabiyeler

İş yaşamının koşuşturmasına, farklı şekillerde pasta ve kurabiyeler yaparak kısa bir ara vermek ister misiniz? Günümüzün trendi kişiye ve farklı konseptlere öze pasta ve kurabiyeler yapmak. Kişiler veya kurumların, özel amaçlarına uygun olarak kendilerine pasta ve kurabiyeler hazırlayacak yerlere başvurması ise talebi artırıyor.

Günümüzde birçoğumuz hep bir koşuşturma içindeyiz. Yoğun iş temposu, özel ve sosyal hayat derken kendimizle baş başa kalmamız pek kolay olmuyor. Bu telaş içerisinde spora ve hobilerimize vakit ayırmak bazen aklımıza bile gelmeyebiliyor. Ancak hepimizin kendimize zaman ayırarak en azından bir hobimizle uğraşmak istediğimiz zamanlar oluyor elbet. Yoğun iş temposunun getirdiği stresten uzaklaşıp arınmak için… İstekleri ertelemeden, bir yerlerden başlamak da gerekiyor. İstemenin yanında kariyer basamaklarında ilerlerken hep iş düşünmekten vazgeçip kayak, tenis, yemek gibi belli ilgi hobilerle uğraşmak avantaj da sağlayacaktır. Son yıllarda, özellikle kadınların yoğun ilgi gösterdiği, en popüler hobiler arasında pasta-kurabiye yapımı kursları yer alıyor. Mutfakta, özellikle envai çeşit lezzetli yemekler ve tatlılar yapmayı seven kadınlar, bu kurslarla kendilerini geliştirip adeta sanat eseri denilebilecek pastalar ve kurabiyeler yaparak hünerlerini gösteriyor. Ayrıca, bu hobilerini işe çevirebiliyor. 

Birçok Kadının Hayali 

Belki kariyerinin zirvesinde olan birçok kadının hayalidir, işi gücü bırakıp küçük bir kafe açmak. Böyle bir adım atmak zor olabilir; ama bu tarz bir ilgi alanınız varsa, bazı kurslara ve workshoplara katılarak kendinizi geliştirmeniz ve freelance olarak bu işten gelir elde etmeniz mümkün. Sonrasında, işleri ve çevrenizi geliştirerek kariyerinizi bu alana kaydırmanız daha kolay olabilir. 

Özel Amaçlı Pasta ve Kurabiyeler 

Artık, sadece doğum günlerinde değil; düğünlerde, kına gecelerinde, doğumlarda, baby shower’larda, açılışlarda, çeşitli panellerde, iş toplantılarında ve daha pek çok etkinlikte istenen konsepte uygun pasta, kek ve kurabiyeler hazırlanıyor. Şimdi trend bu. Kişiler veya kurumlar, özel amaçlarına uygun olarak kendilerine pasta ve kurabiyeler hazırlayacak yerlere başvuruyor. Hem ev yapımı olduğu için daha güvenilir oluyor hem de kişiye veya kuruma özel hazırlandığı için talebi artırıyor. 

Çok Sayıda Atölye Var 

Pastaneler, çoğunlukla bu ihtiyacı karşılamada yetersiz kalabiliyor. Ancak, bu yoğun talebe cevap vermeyi amaçlayan çok sayıda atölye var. Bu atölyelere katılarak, keyifli vakit geçirip kendi hobinizi geliştirme fırsatı yakalayabilirsiniz. Birçok atölye, bu kurslar kapsamında çocukları da düşünmüş. Programlarında, çocuklara özel pasta yapımı kursları da dikkat çekiyor. 

Siz de bu alanda yeteneklerinizi geliştirmek istiyorsanız, Türkiye genelindeki birçok butik pasta-kurabiye yapımı şirketine buradan ulaşabilirsiniz. Buradaki firmalar aracılığıyla, kendinize veya şirketinize özel siparişler verebilir ya da kurslara katılarak hobinizle uğraşabilirsiniz. Belki hobinizi işe dönüştürebilirsiniz. 

Bol şanslar!